Musée de
Louvre şüphesiz dünyanın en ünlü müzelerinden birisi. Tarihi, mükemmel bir
binaya sahip olmasının yanında ayrıca piramit formundaki cam girişinin tasarımı
ile de akıllarımızda yer ediyor. Antik Yunan, Mısır, Roma uygarlıklarının,
grafik sanatlarının, İslam tarihinin bir çok eserinin bulunduğu gezmekle
bitmeyen müze 1793'te kurulmuş. Resim, antika, heykel, arkeoloji gibi bir çok çeşit eserin
bulunduğu zengin bir müze olmanın yanında dünyanın en büyük müzesi olma onurunu
da taşıyor. Ücreti merak edenler içinse bu yıl 15 Euro'ydu.
Henüz gitmemiş olanlara bir önerim var, eğer 3-4 günlük gittiyseniz Paris'e, Musée du Louvre'a 1 gün ayırın. Görecek çok şey var. Biz biraz daha hızlandırılmış bir tur yaptık ve çok yorucu oldu gerçekten. (Yine de sabah 09:00'da açılış saatinde kapıdaydık ve çıkışımız akşam 17:00 olmasına rağmen her yerini görememiştik.) Benim en çok beğendiklerim resim sergisi, Roma dönemi heykelleri ve Mısır eserleri oldu. Müzeye ikinci gelişim olmasına rağmen-2011'de gitmiştim daha önce- çoğu şeyi ilk defa görüyor gibiydim.
Mutlaka
görün denilen birkaç eserden
bahsedeyim:
Aphrodite heykeli:
Yunan mitolojisinde aşk ve güzellik tanrısı Afroditin
deniz köpüğünden doğduğuna inanılıyor. Heykelin özellikleri Helenistik
döneme ait olduğunu gösteriyor. Burnu yüzünün 3'te birini oluşturan ideal
bir güzelliğe sahip Yunan heykeli aslında insana ait olamayacak bir
güzelliği öne çıkartıyor.
Semadirekli Nike
Muhtemelen bir depremden etkilenerek bir kısmı hasar görmüş bir Yunan heykeli. Bu heykel 1863 yılında Semadirek adasında Ege'de bulunmuş. Sağ kanadı solun alçı bir kopyası.
Mona Lisa Tablosu
Floransa'da 1503 ve 1507 tarihleri arasında başlanılan ve Monna (Hanım) Lisa Gherardini del Giocondo'yu resmeden bu tablo Louvre müzesinde en çok "selfie"'nin çekildiği tablodur herhalde. Gülümsemesi onun soyadının da bir taşıyıcısı. "Giocondo" İtalyanca'da "mutlu" demekmiş. Bu kadar küçük bir tabloyu zamanının en ünlü tablolarından biri yapansa gösterişli burjuva zenginliği değil, duruşu, elbisesi ve kaş ve kirpiklerinin yokluğu. Leonardo Da Vinci eseri.
Kana'daki düğün (Les Noces du Cana)
Kana'da bir düğüne davetli olan Hz İsa orada ilk mucizesini gösterirken resmedilmiştir. Yemeğin sonunda şarap bittiğinde hizmetlilere sürahilere taş doldurmasını söyler. Hizmetliler ev sahibine sunarken de taşlar şaraba dönüşür. Evlenen çiftler masanın ucunda oturarak merkezi Hz İsa'ya bırakmışlardır. Bu tablo hemen Mona Lisa'nın karşısında bulunmaktadır.
Bizim beğendiklerimizden bir seçme de böyle:
Resim içi resim
Unutmadan yazayım dedim Paris gezimizi. Daha önce gittiğimde yazmamışım. Bu da burada hatıra kalsın. Ramazan ayına girdiğimiz bu günde herkesin birbirini eşit gördüğü, kardeşlik ve yardımlaşma duygularının geliştiği bir Ramazan diliyorum. Sevgiler !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder